
DİL YARASI
İçimde dolu dolu yaşlar , dokunsalar dökülmeye hazır …
Kalbim bir kırık ki sana, sorma!
Ne gerek vardı kine,nefrete, şu üç günlük dünyada,
Sana mı kalacak sanıyorsun Fatih’e kalmayan dünya?
Gezerken… düşünürken…Konuşurken… zamansız ve mekansız ;
Gözlerimden damlıyor sıra beklemeden yaşlar…
Ne güzel demişler meğer ; Düşündüğünü söyleyenden değil,
Söylediğini düşünmeyenden kork diye..
Ne çare ?..
Dil ile düğümledin pişmanlık faydamı ?
Faydaysa diş ile çözümle…
Bak ozaman sende göreceksin ;
"Süngünün açtığı yara elbet birgün kapanır ,
Ama dilin açtığı yara asla kapanmazmış."
Herkesler yüzüme bakıyor cıvıl cıvıldı hani bu çocuk !
Ne olduda böyle düşünceli , boynu bükük ve sessiz…
Manalı bakan gözler , hep böyle üstümdeyken;
Belli etmemek için gizliyorum yaşlarımı,
içime akıtıyorum yavaşça...sessiz sessiz ….
Yani ben acıyı çiğneye çiğneye yutuyorum.
İşte bu yüzden;
Küsüm insan sana..
Ama bu son küs galiba.
Kırık dökük oldu; hani senin şu durmadan baltaladığın kalbim
Taş diye vuruyordunya, sözlerinle…
Cam gibi ufaldı aslında daha ilk vuruşta..
Halbuki;
Ne gerek vardı kine,nefrete, şu üç günlük dünya da,
Sana mı kalacak sanıyorsun Fatih’e kalmayan dünya.
Bazen ‘boşver hayat devam ediyor’ diyorum kendime,
Bir çay içiyorum, diyecek yok keyfime…
Ama olmuyor işte:
Yudumlarken her defasında; sanki acıyı içiyorum,
dil yarası sızlıyor ..
Boğazıma düğümledinip hıçkırık oluyor bir yudum çay…
Sonra;
Bir bebek kucaklıyorum avunmak için,
Sıkıca sarılıyorum küçücük bedenine...
Özlediğim herşeyi buluyorum tertemiz bakışlarında,
Ve gülmeyi unuttuğumu hatırlıyorum gülücüklerinde...
Kalbi yüzü gibi temiz "ah bir konuşsan, bir çare düştüm sana ,
Senden çok benim ihtiyacım var şefkate" diyorum
Ve sonra başımı dayıyorum bir bebeğin göğsüne...
Nasıl dayamam başımı,bu tertemiz göğüse;
Düşünsene güvendiğin dağlara kar yağıyor;
Ya da nereye dayansan yıkılıyor…
İşte bu yüzden;
Hep o vakti bekliyorum ben..Adını bile koyamadım bu vaktin..
Siz uyku vakti deyin, bende yaş dökme vakti diyeyim.
Geceye sarılıp,karanlıkta boğuyorum kendimi,
Duymak istemiyorum ah,
Çınlıyor sesin kulaklarımda,yankı oluyor cümle cümle,
Hep bu vakitte…
Her söz bir darbe,her darbe bir yıkık…
Kırık dökük oldu; hani senin şu durmadan baltaladığın kalbim
Taş diye vuruyordun ya, sözlerinle,
Cam gibi ufaldı aslında daha ilk vuruşta..
Halbuki;
Ne gerek vardı kine,nefrete, şu üç günlük dünya da,
Sana mı kalacak sanıyorsun Fatih’e kalmayan dünya.
Seray
( 25 Mart 2000 )
